Page 10 - BİOMEDYA SAYI 05
P. 10
10
İNSAN BEDENİNDE
YAŞADIĞI SAPTANAN
2 KG’LIK YENİ ORGAN! MİKROBİYOM
Vücudumuzda toplam ağırlığı yaklaşık anlamak için yapılan, İnsan Mikrobiyom sonra hem bunu kanıtlar hale gelindiğini hastalıklar, bağırsak hastalıkları) disbiyoz
2 kiloyu bulan bir bakteri kitlesiyle Projesi bir süredir devam ediyor. ABD’de hem de öneminin daha iyi anlaşıldığını arasındaki ilişkiyi gösterdi.
yaşıyor. Mikrobiyom denilen bu başlayan Uluslararası İnsan Mikrobiyom söyleyen Pediatrik Probiyotik Prebiyotik
mikroorganizmalar, yeni bir ‘organ’ olarak Projesi’nin yetişkinlerdeki ayağı bitti. Mikrobiyota Derneği Başkanı Prof. Dr. Endüstriden uzak toplumlardaki
tanımlanmaya başlandı. Vücudumuzda Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, Ener Çağrı Dinleyici, şu değerlendirmeyi mikrobiyota farklı!
mikrobiyom adı verilen ve bin farklı insan hücrelerinden çok daha küçük olan yaptı: “Bu bakteriler sindirim sistemi Bilim insanları şimdi bu hastalıklar
türü olan bakteri topluluğunun insan mikroorganizmaların yani mikrobiyomun ve vücut savunma sisteminin sağlıklı durumunda mı mikrobiyota bozuluyor,
sağlığı için çok önemli işlevleri olduğu içerdiği genlerin sayısının 3 milyon kadar çalışmasını sağlıyor. Bu dost bakterilerin yoksa mikrobiyota bozuk olduğu için mi
ve hatta kimi uzmanlara göre insanın olduğu tahmin ediliyor. sayı ve çeşitliliğinin herhangi bir nedenle hastalanıyorsunuz sorusunun yanıtını
ikinci beyni olduğu söyleniyor. İnsan bozulması (disbiyoz) ise birçok hastalık arıyor. Benzer şekilde başta bağırsak
vücut hücrelerinden 10 kat fazla olan bu Mikrobiyotanın (mikroorganizmalar) her ile yakın ilişkilidir. Klinik çalışmalar (kolon) kanseri olmak üzere mikrobiyota
mikroorganizmalar artık bir organ olarak zaman insan bedeninde olduğunu ancak şu anda birçok hastalıkla (obezite, içeriğinin değiştiği gösterildi. Yeni nesil
kabul ediliyor. Bu mikroorganizmaları yeni tanı yöntemleri ve yaklaşımlardan ateroskleroz, Tip 2 diyabet, psikiyatrik teknolojiler ile hastalıklarda bağırsak
mikrobiyotasının durumunun fotoğrafını
çekiyoruz. Çevresel ve endüstriyel
faktörlerden uzak yaşayan topluluklarda
yapılan çalışmalarda, mikrobiyotalarının
daha farklı olduğu görülmüş ayrıca
bu topluluklarda bizde bulunan birçok
hastalık görülmüyor.”
Mikrobiyota doğum eylemiyle birlikte
hayatımıza dahil oluyorlar. Doğum
şekline (normal veya sezaryen) göre ilk
mikrobiyota gelişiyor. Sonra beslenme
ve çevresel faktörlerin etkisiyle
şekillenerek kişiye özel bir form alıyor.
Prof. Dr. Çağrıcı, “Yaşadığınız coğrafya
ve bazı genetik faktörler de belirleyiciler
arasında” diyor.
İnsan mikrobiyotası tıpkı
parmak izi gibi
Tüm vücut bölgelerinin kendine ait bir
mikrobiyota özelliği var. Mikrobiyota
toplumlar, kişiler arasında büyük
benzerlikler gösterse de aradaki
küçük farklar ‘parmak izi’ gibi. Kişiler
arasındaki farklılıkları belirliyor. Sağ
ve sol el mikrobiyotası arasındaki
benzerlik bile %15 sadece. Prof. Dr.
Dinleyici, “Mikrobiyotamızın doğal
üyeleri ile dostuz aslında, bu dengeyi
bozan faktörler devreye girdiğinde,
denge bozulup hastalıklar oluşabiliyor
ya da tam tersine bazı hastalıklar
mikrobiyotanın kendi dengesini
bozuyor. Biraz yumurta tavuk ilişkisi
gibi bir durum, zaman içerisinde yeni
araştırmalar ile aydınlatılacak” diyor.
Dost bakterilere arttırmak için
mayalı ekmek yemeli
Vücuttaki yararlı bakterilerin sayı ve
çeşitliliğini artıracak gıdaları tüketmek
katkı sağlıyor. Probiyotik gıdaları
hastalıkları tedavi etmek amacıyla değil
de sağlıklı yaşamın ve beslenmenin
bir parçası olarak yaşama dahil etmek
en doğrusu. Ekşi maya ile hazırlanmış
ekmek, yoğurt, kefir, sirke, turşu zaten
mutfak kültürümüzde var olan ve
probiyotik açısından zengin gıdalar.
Prebiyotikler ise en fazla sebze ve
meyvelerde (özellikle soğan, sarımsak,
pırasa, kuşkonmaz, enginar, domates,
muz, mürdüm eriği) var. Kepek başta
olmak üzere taneli tahıllar ve fındık da bu
özelliklere sahip.