Page 2 - BİOMEDYA SAYI 04
P. 2
Biyogüvenlik getirilmemektedir. Kanun’un daha da endişe verici yetkin olmayan tek bir bürokratik mercide toplamayı,
tarafı, Tarım Bakanlığı’ndan kısmen bağımsız ve
biyoteknolojik uygulamaların gelişmesinden
kanunu ne tamamen bürokratlardan oluşan yeni bir Biyogüvenlik ziyade engellenmesini amaçlamakta, ancak
biyogüvenlik sisteminin bilimsel esaslara göre
Kurulu oluşturmayı öngörmesi ve biyoteknolojik
oluşturulması gereklerini yerine getirecek hususları
araştırmalarla ilgili düzenleyici kuralları ve
getiriyor, ne biyogüvenlikle ilgili tüm detayları Bakanlık tarafından kapsamamaktadır. Kanun bu haliyle, Türkiye’de
biyoteknolojiyle ilgili her türlü araştırma ve geliştirme
hazırlanacak yönetmeliklere bırakmasıdır.
faaliyetini, Türkiye için fevkalade önemli bu teknoloji
Avrupa Birliği’nde GDO’lara karşı kamuoyu
alanının gelişmesini kesinlikle önleyecek şekilde
oluşumunun en önemli nedenlerinden birisi de
götürüyor? kamuoyunun özellikle İngiltere’deki deli dana sınırlandırılmış oluyor. Genelde GDO içeren ürünlerin
yetiştirilmesini yasaklamayı hedefleyen bu yaklaşımın,
hastalığı ve Belçika’daki dioksinli tavuk vakalarında
Türkiye’deki çiftçileri cezalandırma yanında, gıda ve
kamu kurumlarına ve bürokratlara güvenlerini
yitirmiş olmalarıdır. Bu nedenle, kamuoyunun kamu yem sanayi üzerine getireceği ekonomik sıkıntıların
görevlilerine karşı oluşan bu güvensizliğini nispeten da Kanun hazırlanırken göz önünde tutulmadığı gibi
Prof. Dr. Selim Çetiner ortadan kaldırmak amacıyla alınan birçok tedbir aslında yetkiyi Kurul Başkanı’na vererek her türlü dış
arasında AB’nin (EC) 178/2002 no’lu tüzüğü ve bu müdahaleye de olanak sağladığı anlaşılmaktadır.
tüzük gereği kurulan Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi
Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan (EFSA) bulunmaktadır. Mevcut ulusal sistemlerle
Biyogüvenlik Kanunu, son derece iş birliği yapacak ancak onlardan bağımsız, yüksek Sonuç ve Öneriler
bilimsel kalitede, şeffaf ve etkin çalışması öngörülen
iddialı olmanın yanında, her şeyi bu kuruluş GDO’larla ilgili konuları değerlendirmekle Son zamanlarda GDO üzerinde kopartılan fırtına
bürokratik bir mercinin kontrolü de görevlendirilmiştir. Tamamen bilim insanlarından gerçekten endişe vericidir. Hiçbir bilimsel dayanağı
altında tutmayı hatta bilimsel oluşturulmuş olan EFSA, GDO’ların yanı sıra gıda olmayan iddialarla insanların bu ileri teknolojiden
verilere dayanmaksızın modern güvenliği ile ilgili tüm konuları bilimsel esaslara göre soğutulması, Türkiye tarımının geleceği için pek
biyoteknolojiyle ilgili araştırmaları değerlendirmektedir. Yine resmi beyanların aksine de olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Modern
biyoçeşitliliğin korunması için de AB’dekinden daha
gen teknolojileri, hızla artan dünya nüfusunun
dahi yasaklamayı öngören bir yaklaşım etkin bir sistem ne yazık ki getirilmemektedir. AB’de yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak amacıyla
sergilemektedir. GDO’ların gıda ve yem olarak işlenmesi için gerekli tarımsal üretimin artırılmasında önemli olanaklar
risk analizleri EFSA tarafından yapılıp tüm üye sunmaktadır. Burada, sürdürülebilir tarım tekniklerinin
Genetiği Değiştirilmiş (GD) ürünlerin geliştirilmesi, ülkelerin buna uymaları beklenirken, GDO’ların çevre uygulanmasının yanında biyotik ve abiyotik stres
üretimi, ticareti ve kullanılması ile ilgili Biyogüvenlik üzerindeki etkilerinin her üye ülke tarafından kendi koşullarına dayanıklı, yüksek verimli ve kaliteli bitki
Kanunu’nun çıkması, modern biyoteknoloji alanında koşullarına göre ayrı ayrı yapılması ve sonuçlarının çeşitlerinin geliştirilmesi önemli bir önceliktir.
yapılan Ar-Ge faaliyetlerinin düzenlenmesi ve diğer ülkelerle paylaşılması zorunlu kılınmıştır. Türkiye gibi zengin gen kaynaklarına sahip
alan denemelerinin uluslararası standartlara göre Dolayısı ile Biyogüvenlik Kanunuyla öngörülen gelişmekte olan ülkelerin, öncelikli alanlarını
yapılabilmesi açısından da önemlidir. Ancak, Kanun genetiği değiştirilmiş hayvan ve bitkilerin üretiminin saptayarak moleküler biyoloji çalışmaları için yeterli
ayrıntılı olarak incelendiğinde de görüleceği üzere, yasaklanması AB ile taban tabana zıt bir durumdadır. altyapıyı oluşturmaları ve kritik kitleyi oluşturacak
Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan Biyogüvenlik Eğer bu Kanun’daki amaç sadece Uluslararası sayıda yetkin araştırmacı yetiştirmeleri, ellerindeki
Kanunu, son derece iddialı olmanın yanında, her Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nde öngörülen genetik potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmelerine
şeyi bürokratik bir merciinin kontrolü altında tutmayı gerekleri yerine getirmek ise, bunun AB’nin EC yardımcı olacaktır. Türkiye’de bitki biyoteknolojisi
hatta bilimsel verilere dayanmaksızın modern 1946/2003 no’lu tüzüğü gibi hazırlanacak bir alanında son 20 yıl içerisinde çok önemli yatırımlar
biyoteknolojiyle ilgili araştırmaları dahi yasaklamayı yönetmelikle karşılanması mümkün olabilirdi. Burada yapılmış, gerek Tarım Bakanlığı araştırma
öngören bir yaklaşım sergilemektedir. Buna karşın, özellikle dikkat edilmesi gereken en önemli husus, enstitülerinde gerekse üniversitelerde birçok modern
Kanun biyogüvenlikle ilgili gerekleri gerçek anlamda Uluslararası Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nün, biyoteknoloji laboratuvarları kurulmuş ve çok
yerine getirecek teknik içerikten ve bütünlükten GDO’ların sınır ötesi ticareti ve taşınması sırasında sayıda genç bilim insanı yurtdışında doktoralarını
yoksun görünmektedir. Ayrıca, Kanun dünyanın biyoçeşitliliğin korunmasını ve biyoçeşitliliğin alarak yurda dönmüşlerdir. Yine bu süre içerisinde
hiçbir gelişmiş ülkesinde görülmeyen, 5-12 yıl hapis sürdürülebilir kullanımı üzerindeki olası olumsuz önemli üniversitelerimizde kurulan moleküler
dahil, cezai yaptırımları içermektedir. Söz konusu etkilerin en aza indirilmesini hedeflemesidir. Protokol biyoloji ve genetik mühendisliği bölümleri en yüksek
Kanun, yetkililerin söylediğinin aksine Avrupa içerisinde yer yer, “insan sağlığı üzerindeki riskler göz puanlarla alan yetenekli gençlerin tercih ettiği alan
Birliği’ne (AB) uyumla ilgili gereksinimleri yerine ardı edilmeksizin” ifadesi geçiyor olsa da, bunun bir olmuştur. Ne var ki harcanan yüzlerce milyon dolar
getirecek düzenlemeleri içermemekte, tam aksine tavsiye düzeyinde tutulmasına özen gösterilmektedir. kaynak, kurulan onlarca laboratuvar, yurtdışında ve
AB’deki biyogüvenlik mevzuatından ve bu konudaki Nitekim, Protokol’ün Ekleri özellikle de EK III. yurtiçinde eğitim almış yüzlerce doktoralı elemana
kurumsal yapılanmadan uzaklaşan bir yapılanma incelendiğinde, “risk değerlendirmesi”nin biyoçeşitlilik rağmen ekonomik değer yaratacak bir ürün ortaya
öngörmektedir. üzerindeki etkiler ile sınırlı tutulduğu, gıda ve yem konamamıştır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak,
amaçlı ithalatlarda ise “nispeten” zorunlu bir bildirim gerek bu tekniklerin ve ürünlerin geliştirilmesi
Bu Kanun’da GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş esasının bulunduğu görülebilir. sırasında gerekse bunların doğaya salımlarında
biyogüvenlikle ilgili Biyogüvenlik Kanunu’nun AB
Organizma) ürünlerin bebek mamalarında mevzuatıyla uyumlu olacak şekilde düzeltilmesi ve
kullanımının yasaklanıyor olması siyaseten fevkalade Söz konusu Kanunda “Yetkili Birim”, Tarım bu mevzuatı uygulayacak yetkin kişilerin eğitilmesi
doğru bir karar gibi görünse ve endişeleri giderici Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olarak kurulacak olan gerekmektedir. Burada, biyogüvenlik mevzuatının
önemli bir tedbir gibi sunulsa da, bu yasaklamanın “Biyogüvenlik Kurulu” olarak belirtilmektedir. Kanun, bilimsel esaslara dayalı olması, yurtiçinde yapılacak
bilimsel hiçbir dayanağı olmadığı gibi pratikte de halen diğer ilgili Bakanlıklar ve TÜBİTAK’ın görev çalışmaları engelleyici değil kolaylaştırıcı tedbirleri
pek bir yararı olmayacaktır. Zira gerek ABD gerekse tanımları içerisinde yer alan görev ve yetkileri, içermesi önem taşımaktadır.
AB biyogüvenlik mevzuatlarına göre insan sağlığı bilimsel olarak yetkin olmayan tek bir bürokratik
açısından en ufak bir risk taşıyan GDO’lu bir ürünle, merciye vermeyi hedeflemektedir. Kanun’un en
bırakın bebek mamasını, köpek maması bile yapmak vahim yanlarından birisi de Biyogüvenlik Kurulu Aksi taktirde, diğer teknoloji alanlarında olduğu gibi
mümkün değildir. İnsan sağlığı ve çevre açısından en ya da Bakanlık’ın “gerekli gördüğünde” görüş 21. yüzyılın teknolojisi olarak kabul edilen modern
ufak bir risk taşıyan GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesine istenecek “Bilimsel Danışma Kurulu” üyelerinin, biyoteknolojide de Türkiye geri kalacak, teknoloji
izin verilmemektedir. Biyoteknoloji Kurulu tarafından önerilecek adaylar geliştiren ülkeler arasında yerini almak yerine
arasından Bakanlık’ın seçerek atama yapmasıdır. teknoloji ürünü tohum geliştiren ülkelerin pazarı
Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun incelendiğinde, Bu son örnek de, Tarım Bakanlığı tarafından olmaya devam edecektir.
4898 no’lu Kanunla onaylanan Uluslararası hazırlanan Biyogüvenlik Kanununun, Avrupa Birliği
Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne sadece mevzuatından ne kadar uzak olduğunu somut olarak
atıfta bulunulmaktadır. Bunun yanında, AB göstermektedir. Kaynak: tarlasera
biyogüvenlik mevzuatından son derece yüzeysel
ve kısmi alıntılar yapılmış olmakla beraber, hem bu Özetle, Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan
direktif ve tüzüklerde öngörülen gerekler yerine Biyogüvenlik Kanunu genelde yetkiyi bilimsel olarak
2