Biyomühendislik
Donmuş bir insan hayata geri dönebilir mi?
20 Aralık 1980’de Jean Hilliard, buzlu yoldan kayarak bir hendeğe düştüğünde Minnesota; Lengby’deki evine gidiyordu. Bir arkadaşının evinden sadece birkaç kilometre uzakta olduğunu düşünerek, soğuk bir Minnesota gecesinin ortasında yardım aramak için yaya olarak yola çıktı. Ancak arkadaşı Wally Nelson’ın evinden ne kadar uzakta olduğuna dair tahmini yanlıştı. Sonunda evi gördü ve kapıya yöneldi. Güvenliğe ulaşmadan sadece birkaç metre önce her şey karardı ve yere yığıldı. Ertesi gün Nelson uyandığında ve dışarı çıktığında arkadaşının gözleri fal taşı gibi açık, karda yattığını fark etti.
Wally, sahneyi MPR’ye “Avludaki onu o halde gördüğümde çok şaşırdım. Yakasından tuttum ve onu verandaya kaydırdım. Öldüğünü sandım. Bir tahtadan daha sert biçimde donmuştu, ama burnundan birkaç baloncuk çıktığını gördüm” açıklamasını yaptı.
Vücudu o kadar donmuştu ki Nelson onu arabasına bindirmekte zorlandı ve hastaneye götürmek için aracın arkasına çapraz olarak yüklemek zorunda kaldı. Durum pek iyi görünmüyordu. Örneğin, teknik ifadelere girmesek bile, Hilliard’ın durumunda olduğu gibi hasta “cildi delinemeyecek kadar donmuş” durumdaydı ve iğne bile yapılamıyordu. En sonunda nabzını donmuş teninden ölçebildiler; dakikada 12 vuruşa düşmüştü. Donmuş gözleri ışığa tepki vermiyordu ve cildi griye dönmüştü.
Tedaviyi gerçekleştiren Dr. George Sather, olaydan kısa bir süre sonra New York Times ile yaptığı görüşmede “Vücut soğuktu, tamamen katıydı, tıpkı derin dondurucudan çıkmış bir et parçası gibi” dedi. Ekip, vücut ısısının hastanenin termometrelerine kaydedilemeyecek kadar düşük olması nedeniyle sonuçlar konusunda iyimser olmasalar da onu ısıtma pedleri kullanarak tedavi etmeye karar verdi.
Sather, Montreal Gazetesi’ne “Öldüğünü düşündüm. Ama sonra son derece hafif bir inilti duyduk” dedi. Etkileyici bir şekilde, çözüldükçe yaşamsal belirtileri düzeldi. O günün ilerleyen vakitlerinde uyandı ve babasının, arabasını mahvettiğini öğrenmesi konusunda hemen endişelenmeye başladı. Birkaç saat önce tamamen donmuş olan biri için durumunun hiç de fena olmadığı söylenebilir.
Ekip, bacaklarının kesilmesinin gerekli olabileceğini düşünüyordu, ancak zaman geçtikçe buna bile gerek kalmadı. Donmuş ayak parmaklarıyla hastaneden ayrıldı. Bu dikkate değer bir iyileşme olsa da, bir “mucize” ya da çözülmemiş bir gizem değil.
Boston Acil Tıp Merkezi’nin yardımcı direktörü Dr. Richard Iseke, Herald-Journal’a verdiği demeçte, benzer iyileşmeler gösteren başka hastalarla karşılaştığını açıklayarak, “ısınıp ölene kadar kimsenin ölmediğini söyleyen bir deyimimiz var” dedi.
Minnesota Üniversitesi acil tıp profesörü David Plummer ise, MPR’ye “Odun gibi vurabileceğiniz hastalarımız var” dedi ve ekledi: “Kaya gibi donuk duruyorlar. Bu bizi hiçbir şekilde canlandırma girişiminden caydırmaz. Ve bununla ilgili başarılı bir geçmişimiz var.”
Tabii ki arkadaşının ve doktorların ilk başta önerdiği kadar fazla donmamış olması muhtemel. Dr. K. Alvin Merendino tarafından Herald-Journal’a açıklandığı üzere, hücreler kelimenin tam anlamıyla dondurulduklarında hasar görürler ve genellikle “buz gibi kristalleştikleri” bir aşamada tamamen yok olurlar: “Onları çözdürdüğünüzde, sadece bir hiçten ibaret olurlar.”
İnsanların henüz dondurularak birkaç yıl sonra canlandırılamamasının nedenlerinden biri de budur. Dr. Merendino, bunun yerine, vücudun sertliğinin muhtemelen aşırı soğuğa karşı kasların direncinden kaynaklandığına, beyninin uzuvlarının ise kanı ısıtması (hipotermi vakalarında olduğu gibi) sayesinde hayatta kaldığını düşünüyor.
Kısacası bir noktaya kadar, kan dolaşımı yavaşladıkça, çok daha az oksijenle, düşük solunum hızına rağmen yeterince oksijen alınarak hayatta kalınabiliyor. Jean, kazadan yıllar sonra şu anda tamamen sağlıklı, ancak geceleri buzlu yollardan kaçındığını söylüyor.
Kaynak: https://www.chip.com.tr/ www.bizsiziz.com