Evrim Özdemir
Dünyanın en ölümcül virüsü nedir?
Virüsler aslında düşmanınız değiller. Bunlar belirsiz, sıçrayan küçük canlı olarak tanımlanan, dünyadaki her basit çevrede bulunan, çok çeşitli rollere sahip olan ve hafızamızda çeşitli roller oynayan çok eski bir öncül. Buna göre, virüslerin çoğu insanda ölümcül enfeksiyonların sebebi olabilir ve bazıları diğerlerinden daha ölümcüldür.
Kuşkusuz ki grip hepsinin içinde en ölümcül virüs. 1918’lerde,o zamanın dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan, 50 ila 100 milyon arasında insan, bu virüsün bulaşması nedeniyle öldü. Dünyanın her yerinde ortalama yarım milyar insana bu virüs bulaştı. Bunun dışında enfekte olabilecek insanların, zaten hasta olanların, ileri yaşlarda olanların veya çok genç olan insanların da canını aldı. Kimseyi bağışlamadı.
Bu salgınla ilgili birçok mit var, ancak insanlık tarihinin en ölümcül enfeksiyonu olduğunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz. İçinde Bill Gates’in de bulunduğu bir grup, sorunun üzerinde durmazsak veya anahtar acentelere kaynak sağlamayı durdurursak bunun tekrar olabileceği konusunda uyarıda bulundu.
Ölümlerin toplam sayısıyla, grip virüsünün H1N1 ailesi bu bakımdan çok ama çok daha fazla ölümcül. Peki, hastalık kapan insanların kesin ölümlerine bakmak yerine bulaşıcı enfeksiyonların ölümcüllük oranlarına bakarsak ne olur?
Kabaca bir tahminle, yüksek ölüm değerleri baz alındığında, H1N1 vakalarının ölüm oranı(CFR) geçmişte kabaca yüzde 20 idi. Bu şekilde bakıldığında dışarıda bir yerlerde, dünyanın başka yerlerinde, korkunç bir şekilde yüksek CFR’li virüsler var.
Kuduz hastalığını ele alalım. Bu hastalık Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre dünyada 150 ülkeden fazla yerde ortaya çıktı. Her bir kıtada bulunuyor, sadece Antarktika’da bulunmuyor. İnsanlara bulaşmasının yüzde 99’u köpek ısırıklarıyla oluyor. 5 ila 14 yaş arasındaki çocuklar bu vakayla en sık karşılaşan kurbanlar.
Farklı versiyonlarda farklı kuluçka periyotları ve epidemiyolojiye sahip. İnsanlar “şiddetli kuduz” ile birlikte hiperaktifleşebilirler, suya ve temiz havaya karşı bir korku gelişir. Birkaç gün sonra, ani kalp durması gerçekleşir.
İnsanlar paralitik kuduzla daha uzun sürede ölür. Isırılan noktada kasların hareketi sağlanamaz hale gelir ve sonrasında ise komaya gelir, beyin ve omurilikte devam eden iltihaplanmayla hasta ölür.
Boston Üniversitesi’nden mikrobiyoloji alanında doçent Elke Muhlberger, LiveScience’a tedavi olmadan kuduzun yüzde 100 ölümcül olduğunu söyledi.
Bununla beraber, köpeklerin aşılanması ile hastalığın önüne geçilebilir. İnsanlar ısırılırsa diye ayrıca insanlar için de uygulanabilir tedaviler var. Yılda bir defa dünya çapında 15 milyondan fazla insan ısırılırsa diye her yıl yüzlerce hatta binlerce insanı koruyan aşılama yapılıyor.
1983 yılında başlatılan Amerika Birleşik Devletleri aşı ve müdahale programının kapsamlı bir Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Bölgesi sayesinde, insanlarda ve köpeklerde kuduz oranı sırasıyla yüzde 95 ve yüzde 98 oranında azaltılmıştır. Bir diğer eş program da Güney Doğu Asya’da uygulama aşamasında. Günümüzden kuduzdan kaynaklanan ölümler olağan dışı görülüyor.
Sırada Ebola var. WHO notlarına göre, Ebola ilk olarak Güney Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DRC) 1976’da eş zamanlı iki salgın olarak görüldü. Geçen son birkaç yılın haberlerinde enfeksiyonun kötü sonuçlarını bir görüyoruz bir görmüyoruz ve en son salgın halk sağlığı uzmanlarının DRC dışındakileri tehdit edip etmediğini anlamak için çaba sarf etmesine neden oldu.
Ortalama olarak Ebola virüsü hastalığı (EVD) yüzde 50 oranında ölümcül, bu geçmişte yüzde 25 ila 90 arasında seyrediyordu, fakat erken teşhiste aşırı su kaybının karşılanması ve belirtilerin tedavisi hastalığı durdurabilir.
Birçok zoolojik depoya sahip ve insanlara kolayca bulaşabiliyor ki bu da toplum eğitiminin ve anlaşmanın neden çok önemli olduğunu gösteriyor. Deneysel araştırma programlarının uygulama aşamasında olmasına rağmen, şu an ne kesin bir çözüm bulunabilmiş ne de virüsün bir tedavisi var.
Nature’da mikrobiyoloji editörü Dr. Nonia Pariente, IFLScience’a, Marburg virüsünün yüksek oranda CFR’ye sahip olduğunu söyledi. 1967’deki bir laboratuvar bağlantılı salgın yüzde 25 CFR içermesine rağmen, 2004’teki Angolan salgını yüzde 88 CFR ile tarihe geçti.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’nin sebebi Ebolanın ait olduğu aynı aile olan Filoviridae kaynaklıdır. Aynı şekilde kötücüldür, fiziksel temasla insandan insana ve enfekte olmuş ölü hayvanlardan (özellikle maymunlar ve meyve yarasalarından) kolayca bulaşabilir.
Ebola gibi aşısı yok. Rousettus aegypti(mısır meyve yarasası) çevresinde oldukça fazla görüldüğü halde dünyada çok fazla insanı etkilemiyor, meyve yarasaları bu virüsün doğal kaynaklarıdır.
HIV’i de buraya ekleyebiliriz, ama bu çok karmaşık bir virüs. Bugünlerde HIV teşhisi sıklıkla ölüm hükmünde değil.
Uluslararası sağlık ve biyomedikal araştırma girişimleri bundan on yıllar öncesinde salgın başladığı zamanla şimdinin bir olmadığını söylüyorlar Enfeksiyonla yaşayanlar sadece kendileri için ilaç kullanarak başkalarına virüs bulaştıramazlar, aynı zamanda çok daha normal ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
WHO’nun açıklamalarına göre, antiretroviral tedavi toplumun genel olarak tabiriyle (ART), daha bilinçli halk eğitimi ve önlem metotları ile “Dünya çapında HIV’den kaynaklı yetişkin ve çocuk ölümlerinin sayısında büyük bir düşüş” e önderlik edecek.
2015’te 1,1 milyon kadar insan AIDS’e bağlı istenmeyen durumlar nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu rakam 2005’te gerçekleşenden yüzde 45 daha az, ayrıca bu düşüş hastalığın bulaştığı yerde aşırı nüfus yoğunluğuna rağmen düşüş gösterdi. Birleşmiş Milletler 2030 yılına kadar AIDS hastalığının artık bir halk sağlığı sorunu olmayacağını bildirdi.
Bütün bunlar HIV için bir tedavi yok demek değil, ama bizim bağışıklık sistemimize saldırdığı için onunla mücadele etmek çok zor. Bu hastalıktan kurtulan tek kişi Berlinli bir hastaydı, ancak bu hastanın sistemi bizim için bir sır.
Bu nedenle, ölüm oranları çoğunlukla insanların sağlıklarına ve onların ART erişimlerine bağlı olarak farklılık gösteriyor. Bunlarla birlikte HIV/AIDS mutlaka öldürmüyor, ama birçok karmaşık şeyler yapıyor. California San Francisco Üniversitesi 25 yaşında HIV teşhisi konmuş birini sıvı tıbbi tedaviyle 40 yıl daha yaşattığını not etti, ama AIDS geleceklerinin çoğunda onları bekleyen korkulu bir rüya.
Şu ana kadar açıkça görülüyor ki tek başına sadece CFR oranının yüksek olması onu diğer bulaşıcı enfeksiyonlardan daha ölümcül kılmıyor. Ölümcüllük oranı eşitlikte bulunan sadece tek bir etken: Virüs ne kadar kolay bulaşıyorsa, bulaştığı konakçıda ne kadar zamanda çoğalabilir? Hangi enfeksiyonda hangi iletişim tipi meydana gelir? Çeşitli zoolojik kaynaklarda bulunabilir mi? Bizim bağışıklık sistemimiz ona karşı ne kadar kabiliyetli ve bizim türlerimiz salgının oynadığı bütün ana rollere karşılık ne kadar hızlı ve etkili?
Pariente, “Önüne geçebildiğimiz çoğu bulaşıcı hastalık onları önlemek için sahip olduğumuz etkili aşı niteliğini yıkıyor. Doğruyu söylemek gerekirse, çiçek hastalığı virüsü aşılar sayesinde yok edilmiş çok büyük bir katil ve biz çocuk felci virüsüne yöneliyoruz” dedi.
Kızamık tabi ki de bir diğer ölümcül enfeksiyon. Son on yıldır yok edilmiş olarak görülmesine rağmen Pariente, aşı karşıtı saçmalıkların gecikmiş programda ve yıllık kızamık salgınlarında Amerika ve Avrupa’da sonuç verdiğinden yakınıyor.
Ölümcül virüsler bazen ilaçlarla da tedavi edilebiliyor, ama çok ve etkili başka seçenekler yok. Pariente, “Bizim mekanizmamızı kullanarak vücudumuzda kendilerini çoğaltıyorlar ve özel ilaç kullanmak çok güç. Eğer ilaçlar virüsün kendisini hedefliyorsa, onlar çoğunlukla mutasyon, rekombinasyon, tekrar sıralama ile virüste direnç geliştiriyorlar” diye eklemede bulundu.
Günün sonunda sırada en ölümcül virüs; toplam ölüm sayıs, CFR veya diğer ölçütlerin olup olmadığı her zaman aynı kalmaz yani gelecek bize tümüyle yeni zorluklar sunabilir.
Pariente sivrisinekler üzerinde taşınan virüslerin özelllikle sorun çıkaracağına dikkat çekti. Kontrol edilmesi zor ve tehlikeli olmaya devam ediyorlar. Tropik yerlerde yeniden ortaya çıkıyorlar. Pariente endişelenerek, “Virüsü taşıyan sivrisineklerin yaşam alanı küresel ısınma yüzünden artıyor ve böylelikle Güney Avrupa’dan Amerika’ya kadar gelebiliyorlar” dedi.
Dang humması, sarıhumma, Zika ve Batı Nil virüsü, hepsi bu yolla sıçrayabilir. Beklenildiği gibi büyük çapta uluslararası sağlık çalışmaları onların epidemiyolojilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için yapım aşamasında.
Bir diğer deyişle, ayrıca burada virüslerin birden değişerek daha önce olduğundan çok daha ölümcül hale gelebilecek olması bizi endişelendiriyor. Tabi ki grip buna çok güzel bir örnek ve üzücü ki bu vakanın cinsi engellenemeyebilir. Hangi türde olursa olsun ve ne zaman bize ulaşırsa ulaşsın, emin olarak yapabileceğimiz şey bir diğer salgın için olabileceğimiz kadar hazırlıklı olmak.
http://www.iflscience.com/health-and-medicine/whats-the-deadliest-virus-in-the-world/all/