Moleküler Biyoloji ve Genetik
ANTİK DNA’YA GÖRE VİKİNGLER ÇİÇEK HASTALIĞINA YAKALANMIŞ
Beklenmedik bir şekilde bu çiçek hastalığı suşları, 20. yüzyılda elenen suştan oldukça farklı ve muhtemelen çok daha az ölümcüldü. Tarihi kayıtlar ve Mısır mumyalarında bulunan lezyonlar, çiçek hastalığına neden olan Variola virüsünün binlerce yıldır insanları muzdarip ettiğini gösteriyor. Şimdi ise Cambridge Üniversitesi’nden Barbara Mühlemann ve meslektaşları ilk kesin kanıtlara sahip.
Araştırmacılar; Avrasya ve Amerika’da 30.000 ila 150 yıl önce yaşayan yaklaşık 2.000 kişiden, daha önce dizilenmiş DNA’da viral sekanslar arayarak başladılar. Bu insanlarda viral DNA, kalıntılarında bulunabilir ve kendi DNA’larıyla birlikte dizilenmiş olabilir. Ekip 26 kişide Variola DNA belirtileri buldu. Daha sonra orijinal numunelerde daha fazla viral DNA aradılar. Bunu, 11’i 600 ile 1050 arasında ölen 13 kişide buldular. Bu tarih aralığı, 793’ten 1066’ya kadar süren Viking çağına denk geliyordu.
Bu kişilerin çoğu İskandinavya’da ya da günümüzde Batı Rusya olan bölgede ölmüştü. Üç tanesi Baltık Denizi’ndeki Öland denilen bir adada, biri MS 700 civarında bir tekne mezarında, diğer ikisi MS 1000 civarında ayrı mezarlarda bulundu. Son ikisi muhtemelen aynı salgında ölmüştü.
Variola virüsü; İngiltere, Oxford’taki toplu mezarda gömülmüş bir adamda da bulundu; bu mezardaki 35 erkeğin de şiddetli bir şekilde öldürülmüş olması dikkat çekiciydi. Bu kişilerin, Ethelred’in İngiltere’deki tüm Danimarkalıların ölümünü emrettikten sonra 1002’de öldürülen Viking savaşçıları oldukları düşünülüyor. Mühlemann dört vakada neredeyse tüm viral genomları elde edebildi. Bunların ortaya çıkardığı şey beklenmedikti.
Variola virüsünün atası muhtemelen hayvanlarda dolaşan bazı çiçek virüslerine benzer şekilde yaklaşık 200 gene sahipti. 20. yüzyılda (3 kişiden 1’ini öldüren) aşılama ile ortadan kaldırılan suş, yaklaşık 30 gen kaybetti. Mühlemann’ın dizilediği suşlar, bu 30 genin sadece yarısını kaybetmişti. 20. yüzyıl virüsü ile aynı atadan gelmelerine rağmen, o salgına yol açan suşlar değillerdi. Bunun yerine, şimdi soyu tükenmiş bir yan dalı oluşturuyorlardı. Araştırmanın yazarlarından Terry Jones, “Düşündüğünden çok daha karmaşık” diyor.
Araştırmaya dahil olmayan Antonio Alcamí, “Tam 200 gen setine sahip suşlar tipik olarak sadece hafif hastalığa neden olur. Muhtemelen öldürebiliyordu ama o kadar da korkunç değildi” diyor. Viking dönemi virüs türünün 20. yüzyıldakinden daha az ölümcül olduğunu düşünüyor ve neden daha öldürücü hale geldiğine anlam veremiyor.
Bu durum, şu geleneksel düşünce ile çelişiyor: Virüsler insanlara ilk sıçradıklarında en ölümcül hallerinde olurlar ve daha az ölümcül hallerine doğru evrilirler; çünkü ciddi hastalığa neden olan virüslerin yayılma olasılığı daha düşüktür.
Ekibin kendisi, şu ya da bu şekilde herhangi bir iddiada bulunmuyor çünkü Alcamí gibi immünolog değiller. Mühlemann, “Bu virüsün geçmişte daha az öldürücü olduğunu kesin olarak söyleyemeyeceğimizi düşünüyoruz” diyor. Bu tür çeşitliliğe dair bir açıklama, çiçek hastalığı virüsünün hayvanlardan insanlara bir kereden fazla geçmiş olması.
Giderek daha fazla sayıda insana maymun çiçeği virüsü (ismine rağmen normal konakçısı bilinmeyen) bulaşıyor, ancak şu ana kadar insandan insana sürekli bir yayılma olmadı. Mühlemann, “Vakalardaki artış, hastalığın ortadan kaldırılmasından sonra insanların artık çiçek hastalığına karşı aşılanmadığı gerçeğinden kaynaklanabilir” diyor.
Kaynak: https://arkeofili.com/antik-dnaya-gore-vikingler-cicek-hastaligina-yakalanmis/