Araştırma
Eşler Neden Aynı Ruhsal Sorunları Paylaşıyor?
Araştırmacılar bu durumu “eşler arası korelasyon” olarak adlandırıyor. Daha önce siyasi görüşler, dini inançlar, eğitim düzeyi ve madde kullanımı gibi alanlarda da gözlenen bu benzerlik, şimdi ruh sağlığı özelinde de güçlü şekilde ortaya çıktı. Çalışma, psikiyatrik bozuklukların bireysel bir sorun olmanın ötesinde, çiftlerin yaşam dinamiklerini doğrudan etkileyen bir olgu olduğunu ortaya koyuyor.
Bu benzerliklerin nedenlerine bakıldığında üç temel etken öne çıkıyor. Birincisi, insanlar çoğunlukla kendilerine benzeyen eşleri tercih ediyor. İkincisi, toplumsal ve çevresel koşullar eş seçiminde belirli kısıtlamalar yaratıyor. Üçüncüsü ise uzun süre aynı ortamda yaşayan bireylerin davranış ve ruhsal yapılarında ortaklıklar gelişebiliyor. Araştırmacılar bu üç faktörün de etkili olduğunu, ancak hangisinin en baskın olduğunun kesin olarak söylenemeyeceğini vurguluyor.
Çarpıcı bir başka bulgu, farklı kültürlerdeki sonuçların birbirine benzer olması. Tayvan, Danimarka ve İsveç’in sağlık sistemleri ve sosyal yapıları oldukça farklı olmasına rağmen, eşler arasındaki benzerlik oranları dikkat çekici ölçüde tutarlı çıktı. Bununla birlikte, obsesif kompulsif bozukluk, anoreksiya ve bipolar bozukluk gibi bazı rahatsızlıklarda kültürel farklılıkların etkisi daha belirgin görüldü.
Araştırmanın nesiller arası boyutu özellikle Tayvan’da incelendi. 1930’lardan 1990’lara kadar uzanan doğum kuşaklarında, eşler arasındaki benzerliklerin bazı bozukluklarda zamanla arttığı saptandı. Bu, yalnızca mevcut ilişkilerde değil, toplumun geleceğinde de ruh sağlığı dinamiklerinin şekillenmesinde önemli bir etken olabileceğini gösteriyor.
Elde edilen sonuçların bir diğer kritik boyutu ise genetik. Aynı psikiyatrik bozukluğa sahip iki ebeveynin çocuklarında benzer bir tanı konulma olasılığı belirgin şekilde daha yüksek bulundu. Bu durum, genetik araştırmaların temel varsayımlarını sorgulatıyor. Şimdiye kadar birçok çalışma, insanların eş seçiminde rastgele davrandığını varsaymıştı. Ancak bu bulgular, psikiyatrik genetik araştırmaların yeniden tasarlanması gerektiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlara göre bu araştırma, yalnızca bilimsel literatüre katkı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda ruh sağlığı politikaları, aile danışmanlığı ve toplum sağlığı planlaması için de önemli mesajlar içeriyor. Çiftlerde görülen psikiyatrik benzerlikler, yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde ve erken müdahalelerde dikkate alınması gereken bir unsur olarak öne çıkıyor.