Biyoteknoloji / Sağlık
“İDDİA EDİYORUM, SAĞLIK TARTIŞMASIZ EN VATANSEVER SEKTÖRDÜR”
Sağlık, kendini asırlar boyunca ispatlamış, bugün tüm unsurlarıyla dünya ile rekabet edebilen, teknoloji, cihaz, ilaç geliştirip her kıtada yüzlerce ülkeye satabilen sektördür. Artık sanayi, inşaat gibi 20. yüzyılın eskimiş sektörlerini desteklemek yerine tartışmasız en “vatansever” sektör olan sağlığın önü açılmalıdır.
Sanayi sektörü, neredeyse iki yüzyıldır devletten aldığı teşvike rağmen bir küresel şampiyon marka çıkaramadı. Sağlık sektörü; yeni nesil yatırım, kalkınma bankaları ve devlet teşvikleri ile kolayca küresel şampiyon marka çıkarabilir. İstanbul’da daire satarak, fındık fıstık ihraç ederek dünyada ne kadar söz sahibi olabilirsiniz?
Şu anda ülkemize yakın, ulaşımı olabilen iki milyarın üzerinde bir nüfusun ağır sağlık sorunlarını Türkiye’de çözüyor. Birçok ülkeye cihaz, teknoloji, ilaç ihraç ediyor. Bu ülkelerdeki sağlık yatırımlarımızı arttırarak vatanseverliğimizi gösteriyoruz. Bunları teşvik almak şöyle dursun, bir sürü engele rağmen başarıyoruz.
Sağlık niçin en “Vatansever” sektör biliyor musunuz? Bir litre süt bugün her yerde 1 dolar. Buna karşılık kolayca üretebileceğimiz ve dünyaya satabileceğimiz materyallerden; bir litre TaqPolimeraz 15.000, DNA Ladder 22.000, dNTP 35.000 dolar! Yani sağlık, katma değeri olağanüstü yüksek yeni ürünlerin sektörü oldu artık.
Prof. Dr. Kerem Alkin’ın köşe yazısının “Vatansever Sektörler Önceliğimiz” başlığını taşıdığını görünce çok sevindim. Tamam dedim, sonunda TİM Başkanını ikna ettik, sağlık sektörünün vatanseverliğini ve Türkiye ekonomisi için önemini kavradı, artık Sağlık İhracatçılar Birliğini kuruyoruz. Fakat yazıyı okuyunca inşaat, tarım ve sanayi sektörlerini kastettiğini ve sağlıktan söz etmediğini anladım! Böylece, siz okurlarıma niçin sağlığın en vatansever sektör olduğu iddiamı açıklama gereğini duydum.
Benim anlayışıma göre vatandaşının ihtiyacını karşılarken, aynı zamanda yurtdışında hem itibar hem de para kazandıran sektör en “Vatansever” sektördür ve bunların başında sağlık gelir.
Sağlığa ayırdığımız para, harcama değil yatırımdır
Öncelikle Türk maliyecilerinde, ekonomistlerde, devlet yöneticilerinde var olan bir temel yanlış anlayışı düzelterek başlayalım: Sıklıkla kullanılan söylemle, sağlık harcaması bir sorun değildir; sağlığa ayırdığımız para da, harcama değil yatırımdır.
Evet, doğrudan doğruya üretimin her zaman ve artık daha da fazla en önemli ögesi haline gelmiş insan kaynağımızın sağlıklı olması en kıymetli sermayemizdir. Bu gerekçeyle sağlık tamamen bir yatırım aracıdır. Dünyanın en başat süper gücü ABD, verimli olamasa da bunu iyi bildiği için federal bütçeden en önemli payı sağlığa ayırıyor.
AB “Bütün politikalarda sağlık” ilkesini şiar edindi
Sadece ABD değil; Avrupa Birliği de sağlığın önemini fark ettiği için “Bütün Politikalarda Sağlık” ilkesini şiar edindi ve tüm sistemini buna göre yeniden düzenliyor. Batıdan esen rüzgârlar bundan böyle insan sağlığını her şeyin önüne koyan biyo-hukuk, biyo-ekonomi kavramlarını giderek artan boyutuyla duyacağımızı gösteriyor.
ABD’deki Ulusal Sağlık Enstitüsü gibi pek çok devlet kurumu da doğrudan insan sağlığıyla ilgisi olmayan araştırma projelerine destek vermiyor. Yani artık sağlık tüm dünya için ekonominin en önemli itici güçlerinden birisi olarak kabul ediliyor ve gelecek için en değerli, en vatansever sektör olma hakkını kazanıyor.
“Bilim Devrimi” olarak adlandırılan baş döndürücü bir dönüşüm çağında yaşıyoruz. İnsanlık tarihinde “Tarım Devrimi” kadar önemli bir zaman dilimindeyiz bilimdeki gelişmelerle. Tıp ve sağlık bu değişimden çok fazla etkileniyor, çünkü bilimsel araştırmaların büyük bölümü burada yoğunlaşıyor.
Biyoteknolojik ilaçlar hızla geleneksel ilaçların yerini alıyor
Örneğin biyoteknolojik ilaçlar hızla geleneksel ilaçların yerini alıyor. Bu yeni yöntemlerle koca koca fabrikalar yerine bakteriler ilaç üretir hale geliyor, gen ve hücre tedavileri hızla yayılıyor, immünoterapi kanserde kemoterapinin önüne geçiyor.
Bu teknolojiler tabii ki pahalı; ama bunlar biraz destekle ülkemizde kolayca üretilebilir ve dünya yararına sunulabilir, satılabilir. İnsan gücümüz ve altyapımız buna uygun. Böylece sadece kendi vatandaşlarımız değil tüm insanlık bundan pay alır.
Bir litre süt 1 dolar, bir litre dntp 35.000 dolar
Sağlığın niçin en “Vatansever” sektör olduğunu tarımdan bir örnekle kıyaslayarak ortaya koymak istiyorum. Bir litre süt bugün her yerde aşağı yukarı 1 dolar. Buna karşılık kolayca üretebileceğimiz ve dünyaya satabileceğimiz tanı ve tedavide kullanılan materyallerden; bir litre TaqPolimeraz 15.000, DNA Ladder 22.000, dNTP 35.000 dolar! Yani sağlık; yükte hafif pahada çok ama çok ağır, katma değeri olağanüstü yüksek yeni ürünlerin sektörü oldu artık.
Genç Türk bilim insanları, girişimcileri bugün sağlıktaki değişimi çok yakından izliyorlar ve her türlü yeni teknolojiyi kolayca yerli ve milli olarak geliştirebiliyorlar. Ben patlama yapmaya hazır bu değerli insanların çoğunu da yakından tanıyorum.
İki milyarın üzerinde bir nüfusun sağlık sorunları Türkiye’de çözülüyor
Anadolu, Asklepion’dan beri bir sağlık beşiğidir; Hipokrat, İbn-i Sina buralıdır. Biz tarih boyunca her zaman sağlık alanında başarılı olmuş bir milletiz ve bilhassa Cumhuriyet boyunca yarattığımız birikim 1980 sonrası dışa açılma hamlesiyle bir araya geldiği için son yıllarda muazzam bir sağlık turizmi başarısına imza atıyoruz.
Şu anda ülkemize yakın, ulaşımı olabilen iki milyarın üzerinde bir nüfusun ağır sağlık sorunlarını Türkiye’de çözüyor. Birçok ülkeye cihaz, teknoloji ve ilaç ihraç ediyor; hızla bu ülkelerdeki sağlık yatırımlarımızı arttırarak vatanseverliğimizi gösteriyoruz. Hem de bunları devletten teşvik almak şöyle dursun, bir sürü engele rağmen başarıyoruz.
Sağlık sektörü kolayca küresel şampiyon marka ve UNICORN çıkarabilir
Sanayi sektörü; Cumhuriyet öncesi dönemden başlayarak neredeyse iki yüzyıldır devletten aldığı teşvike, gördüğü desteğe rağmen özgün bir küresel şampiyon marka çıkaramadı. Sağlık sektörü olarak biz; Prof. Dr. Alkin’in yazısında söz ettiği yeni nesil yatırım, kalkınma bankaları ve devlet teşvikleri ile kolayca küresel şampiyon marka ve unicorn çıkarma iddiasını taşıyoruz.
İnşaat, sanayi ve bilhassa tarım önemli sektörler ama küresel diplomasi açısından baktığımızda ne kadar “Vatansever” olarak tanımlanabilirler? İstanbul’da daire satarak, Avrupa’ya otomotiv parçası üreterek, fındık fıstık ihraç ederek “Bilim Devrimi” çağını yaşayan ve bunun farkında olan dünyada ne kadar söz sahibi olabilirsiniz?
Sağlıkta yapacağımız hamlelerle diplomaside birçok adım öne çıkabiliriz
Bu kolay işleri hali hazırda pek çok ülke yapabilirken, biz bunlardan ne kadar itibar sağlayabiliriz? Hâlbuki bilimin insanlara en yakın yüzü olan sağlık alanında yapacağımız hamlelerle küresel diplomaside bir değil birçok adım öne çıkabiliriz.
Hele ki burada veya yurt dışında oluşturduğumuz kurumlarda eğitim gören, araştırmalara katılan on binlerce sağlıkçıyı düşündüğünüzde sektörümüzün ne kadar “Vatansever” olduğu daha da iyi anlaşılır.
İçinden geçtiğimiz ağır ekonomik buhrandan ancak mümkün olduğunca ithalat yapmadan ihracatımızı hızla arttırarak çıkabileceğimizi hepimiz biliyoruz. Sanayi, tarım ve hatta inşaat özellikle enerjide dışa bağımlılığı yüksek sektörler; bu nedenle de ne yapılırsa yapılsın yeterince “Vatansever” olamazlar.
Hâlbuki bakteriyi ilaç fabrikası, virüsü gen tedavisi aracı, insanın kendi bağışıklık sistemini kanseri yok edici olarak kullanan sağlık sektörü dışa bağımlılık olmaksızın ihracatı çok kısa sürede katlayarak arttırma potansiyeline sahip. Ayrıca sağlıktaki yeni teknolojiler ülkenin doğal kaynaklarını hemen hiç kullanmadıkları için desektörün vatanseverliğine büyük katkı sunuyorlar.
Eskimiş sektörler yerine sağlık sektörünün önü açılmalıdır
Yılda kişi başı 400-500 dolar civarında bir sağlık harcaması, pardon yatırımı ile dünyada vatandaşlarına en az endişe duyduran sağlık hizmetini veriyoruz. ABD’de bu rakam 11.000 dolar ve güvenceye sahip olsun olmasın orada herkesin hizmet alma konusunda derin kaygıları var.
Bu, en başta idealist ve vatansever sağlıkçıların sayesinde elde ettiğimiz bir başarıdır. Kendini asırlar boyunca ispatlamış, bugün tüm unsurlarıyla dünya ile rekabet edebilen, teknoloji, cihaz, ilaç geliştirip her kıtada yüzlerce ülkeye satabilen sağlık sektörü tüm engellere, destek yoksunluğuna rağmen bunları başarmaktadır.
Artık sanayi, inşaat gibi 20. yüzyılın eskimiş sektörlerini desteklemek yerine tartışmasız en “Vatansever” sektör olan sağlığın önü açılmalıdır.