Biyoteknoloji / Sağlık
Yeme bozukluklarından Anoreksiya Nervoza
Bu gruplardan biri Anoreksiya Nervoza’dır. Anoreksiya kökünü Yunanca’dan alan ve “iştah kaybı” anlamını taşıyan bir sözcüktür. Kadınlarda erkeklere oranla 20 kat daha fazla görüldüğü söylenen rahatsızlığın, sıklıkla ergenlik ve genç erişkinlik döneminde patlak verdiği gözlemlenmiştir.
Rahatsızlığın başlıca özellikleri kilo vermek için oldukça aşırı denilebilecek uğraş, kilo alma durumuna karşı aşırı bir korku ve beraberinde endişe, belli bir zaman sonrasında kadın anöreksiklerde adet döneminin kesilmesi olan amenore, karşı cinse karşı olan ilginin gün ve gün azalması ve dolayısıyla cinsel bozukluklar, kalsiyum kaybına bağlı kemik erimeleri, vücut ısısında düşme gibi fizyolojik belirtilere de sahiptir. Kişi olması gerektiği kilonun çok altında olmasına rağmen kilo almaktan veya şişman olmaktan aşırı korkmakta ve kendince buna çözümler sağlıksız çözümler aramaktadır. Gıda reddi, takıntı şeklinde spor/egzersiz ile uğraş, mushil/idrar söktürücü ilaçlar kullanma ya da kendini zorla kusturma eylemlerinin de eşlik ettiği bir rahatsızlıktır.
Objeleştirilen vücudunun deyimi yerindeyse “iplerini kendi ellerine alma” şeklindeki kontrolculuğu ve mükemmelliyetçilik temel karakter özelliklerindendir. İtalyan Psikanalist Massimo Recalcatı’nın dediği gibi; “ Anoreksi sayesinde kişi kendini ötekinden ayırarak vücudunu dokunulmaz kılıyor. “
Anoreksi rahatsızlığında tüketim sisteminin olumsuz izleri de görülmektedir. Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi sıklıkla genç kızlarda rastlanan rahatsızlık, bireylere belli beden ölçülerinde olmayı, aksi taktirde zamanımızın bizlere dayattığı “güzellik” kriterlerine uymadığını söylemektedir. Vücutta birçok değişikliğin meydana geldiği, temel uğraşı beden olan Ergenlik döneminde ise bu durum kişiyi oldukça etkilemektedir. Üreme gücü demek olan yetişkin bedene geçiş olan bu hassas dönemde, bireyselleşme süreci boyunca ergende yanlış bir beden algısı oluşabilmektedir. Ve dolayısıyla Benlik değeri kilo alıp-verme ile direk ilişkilendirilmiştir.
Fransız Psikanalist Bernard Brusset, Anöreksi gözlemlenen hastalarda büyümeyi reddetmelerinden bahseder. Brusset, anöreksiya hastalarının cinsel birliktelikten kaçınmak için büyüme ve gelişmelerini engellemek üzere geliştirdikleri bu kaçış yolunu cinselliğe, cinsel kimlik arayışına, ödip ve ığdış edilme karmaşaları boyunca kişinin takılı kaldığı ve çözümleyemediği her noktayı “yemek” ile içine girdiği savaş ile sembollediğini söyler. Tam da bu noktada “ Ölümsüzlüğe erişebilmenin tek yolu çocuk sahibi olmak değil midir? “ diye soran Sigmund Freud, önceden bahsettiğimiz, adet döneminin kesilmesi olan amenore evresinde, yani “üretime uygun” ve “yetişkin” vücuduna sahip olmayan anöreksiğin çocuk sahibi olamamaya yani “çoğalabilen bir kadın” olmaya karşı olan direncini de gözler önüne sermektedir.
Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü’nün yayınladığı son araştırmaya göre (INSERM; Institut national de la santé et de la recherche médicale), çoğunlukla genç kızlarda görülen anöreksiya nevrosa, uluslararası araştırmalar sonunda üç ana başlıkta açıklanmakta; kilo kaybetmek adına besin miktarını düşürmek, yanlış kilo ve benden algısı ve kilo almaktan duyulan aşırı korku. Prof. Philip Gorwood ve ekibi geçtiğimiz günlerde bu üç kriterden sonuncusu üzerine yaptıkları araştırmada, 70 kadın üzerine yapılan deneyler sonucunda kilo almaktan duyulan aşırı korkunun yanı sıra, kişilerin kilo kaybetmekten duydukları haz üzerine dikkat çekildi.
Klinik Psikolog Zeynep Yaşa