Mikrobiyoloji
Belirli bir proteinin tüketimi depresyona sebep oluyor
Amino asitler, proteinin yapı taşları olan monomerlerdir. Bir kişi protein içeren yiyecekleri tükettiğinde, protein sindirim sistemi tarafından amino asitlere parçalanır. Vücut, bedensel işlevleri yerine getirmek için amino asitleri farklı şekillerde birleştirir. 20 farklı amino asit vardır ve bunlardan 9'u vücut tarafından yapılamadığı ve yiyeceklerden gelmesi gerektiği için dışarıdan alınması gereken amino asitler olarak kabul edilir.
Yeni yayınlanan araştırmalar, prolin adı verilen belirli bir amino asit ile depresyon arasındaki bağlantıyı doğrulamaktadır. İnsanlarda, farelerde ve sineklerde, yüksek plazma seviyelerinin ve amino asit prolin açısından zengin bir beslenme şeklinin daha şiddetli bir depresyona neden oluyor. Prolin vücutta üretilebilen bir amino asittir ve otla beslenen sığır eti, merada yetiştirilen tavuk, jelatin, kemik suyu, karaciğer gibi sakatatta vb bulunur. Çalışmaya göre, prolin açısından zengin bir beslenme şekli ise artan depresyon riski ile bağlantılı.
Bu sonuçlara ulaşmak için bir yandan katılımcıların beslenme şekillerindeki amino asitlerin türü ve miktarı analiz edildi; öte yandan ise katılımcılara depresif ruh hallerini ölçmek için bir anket yaptırıldı. Girona Biyomedikal Araştırma Enstitüsü’nden (IDIBGI) Dr. Fernández-Real, “Bu anket aracılığıyla değerlendirilen, depresyonla en çok ilişkili olan şeyin prolin tüketimi olduğuna şaşırdık” açıklamasında bulundu. Bunu doğrulayarak, plazma metabolomikleri değerlendirildiğinde, prolin konsantrasyonu depresyon göstergeleriyle en çok ilişkili metabolitlerden biri olarak ortaya çıktı.
Mikrobiyotaya bağlı olarak prolin seviyeleri
Prolin varlığının depresif duygu durumun bir nedeni mi yoksa sonucu mu olduğunu öğrenmek için katılımcıların mikrobiyotası farelere nakledildi. Daha depresif hale gelen kemirgenler, yüksek prolinli veya daha fazla depresif halde olan deneklerin mikrobiyotasını almıştı. Bu farelerin beyinlerinde prolin taşınmasıyla ilişkili farklı genler de bulundu. UPF'den Dr. Maldonado bu konuyla ilgili olarak, "Depresyon fenotipinin mikrobiyota transplantasyonu yoluyla insanlardan farelere aktarılması olasılığı ve bu tür transplantasyonun prolin taşınmasında değişiklikler oluşturduğunun gösterilmesi, bu prolin'in nedensel olarak depresyonla ilişkili olabileceğini ortaya koymaktadır" şeklinde açıklama yaptı.
Daha depresif bir ruh halinin indüklenebileceği meyve sinekleri (Drosophila melanogaster) kullanılarak başka bir doğrulayıcı deney daha yapıldı. Araştırmacılar, prolin tüketimiyle ilişkili mikrobiyotadan iki tür bakteri izole ettiler ve bunları sineklerin sterilize edilmiş yemine ekledi. Farelerde daha az depresyonla ilişkilendirilen Lactobacillus ile yemek yiyen sinekler, daha sonra karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmeye daha da istekli olduklarını gösterdiler. Buna karşılık, insanlarda depresyonla ilişkili olan Enterobacter'i yutanlar ise çok daha fazla depresif haldelerdi.
Gelecekteki tedavilerde prolinin önemi
DOI: 10.1016/j.cmet.2022.04.001