Arşiv
TARANTULA ZEHRİNDEN YAN ETKİSİZ OPIOID
Gerçekte acının ve ağrının ne olduğu, genetik ve epigenetik regülasyonu, hangi reseptörlere hangi madde veya ligandların bağlanarak bu tepkileri ortaya çıkardığı, diğer moleküler evrimsel mekanizmalar ile karşılaştırıldığında görece daha iyi anlaşılmış meselelerdir denilebilir. Kronik ağrı tipleri, tekil acı veya ağrı tecrübelerinden farklı da olsa aslında hücresel bazda bu tepkilerin oluşumu -nedenlerine göre minimal ölçüde farklılık gösterse de- aynı sayılır.
Herhangi bir ağrı durumunun ortaya çıkmasında veya çıkmasının beklenmesinde ise, reçete edilen çoğumuzun aşina olduğu bir takım ilaçlara başvurmak durumunda oluyoruz. Bu ilaçlardaki etken maddelerin temel prensibi ise, acının kaynağı olacak moleküler mekanizmaların veya yolakların bir noktada önünü kesmektir. Genelde de bilinen standart reçeteli veya reçetesiz ağrı kesicilerin -eşlik eden başka bir ciddi rahatsızlık olmadığı sürece- şiddetli yan etkileri çok sık görülmemektedir.
Ancak kronik ağrılarda, hastalara verilen genelde tıpkı operasyonlarda kullanılanlara benzer opioid etken maddelerdir ve bu etken maddeli ilaçlar sürekli tekrar eden ağrıyı kesme veya ilgili alanı uyuşturma yoluna giderler. Bu opioid ağrı kesicilerin ise bağımlılık başta olmak üzere sayısız yan etkisi olabilir ve diğer ağrı kesicilere nazaran şiddetli yan etkilerinin görülme sıklığı da daha fazladır.
Şimdi ise University of Queensland araştırmacıları tarantula zehrindeki bir maddenin opioid ağrı kesicilere alternatif olma potansiyelini ortaya çıkardı. Araştırmacılar, kronik ağrı çeken farklı hastalıklara sahip bireylere umut olacak bir mini proteini tarantula zehrinden ekstrakt ederek morfin, morfin benzeri fentanil ve oksikodon gibi opioidlere alternatif olacak bir molekülün in vitro deneylerini gerçekleştirdi.
Huwentoxin-IV (HwTx-IV) adı verilmiş olan maddenin bir GMT yani ‘gating modifier toxin’ olduğu aşikar. Ancak bu voltaj duyarlı iyon kanalları (voltage-gated ion channels) ile bağ yapabilme yetenekleri düşük olan grubun bir üyesi olarak Huwentoxin-IV’ün afinitesi yani bahsi geçen iyon kanallarına bağlanma kapasitesi daha yüksek. Bunu test edebilmek için öncelikle HwTx-IV analoğunu (gHwTx-IV) daha düşük negatif yüke sahip olacak şekilde üreten araştırmacılar böylelikle hidrofobik yüzey profilini geliştirdi. Böylelikle hücre zarına tutunma becerisi artırılan molekülün, ağrının hücresel olarak kontrolü ve yönetiminde etkili olan voltaja duyarlı sodyum kanalına (çalışmada kullanılan bu reseptörün bir alttipi olan kanal NaV1.7’dir) bağlanma ve seçiciliği artırıldı.
In vitro çalışmalarla analog proteinin doğal HwTx-IV ile yakın etkileri olduğu gösterilirken özetle uygun ve doğru reseptörü/kanalı seçme yeteneği kazandırılmış bir HwTx-IV analoğu üretildiğinde yan etkisiz güçlü bir alternatif kronik ağrı kesiciye sahip olabileceğiz. Bağımlılığın yanı sıra mide bulantısı ve halsizlik gibi sık görülen başka yan etkilerinin olduğu bilinen piyasadaki güçlü opioidlere böyle bir alternatif olması profesyonel tıp dünyasında da hastalar arasında da beklenen bir gelişmeydi.
Hayvan modellerinde de efektif olduğu görülen molekülün ileride belki de görece kısa bir klinik çalışma sürecinin akabinde birçok insana rahat bir nefes sağlayabileceğini umabiliriz.
Kaynak: https://bilimfili.com/