Arşiv
PANKREAS KANSERİNDEN SORUMLU PROTEİN BULUNDU!
2000'li yılların başında Birleşik Devletlerde Genomik Girişimi başlatıldığında herkesin ulaşmaya çalıştığı nokta; canlıların gen dizilimlerinin açığa çıkarılması ve tüm hastalıkların bu vesile ile son bulmasıydı. Başlatılan bu girişim beklenilenden daha kısa sürede bitirildi. Önemsenen tüm canlıların gen dizilimleri açığa çıkarıldı, ancak hastalıklar son bulmadı… Bu sonuçla birlikte bilim insanları dikkatlerini başka bir yöne çevirdiler: Proteinlere…
Gen dizilimleri kodlar ile sentezlenen ve hücre içinde birçok farklı modifikasyona uğrayan proteinler çeşitli hastalıkların, kusurların ve kanserlerin nedeni olabilmekte.
Yeni araştırmalar, özellikle agresif pankreatik kanser formundaki kanser hücrelerinin büyümesi ve yayılması için önemli bir proteine ihtiyaç duyduğunu ortaya koymakta. Elde edilen bulgular yeni tedavilere ve hastalığı önleme stratejilerine imkân sağlayabilir.
Pankreatik kanser tedavileri zor süreçleri içerir. Amerikan Kanser Derneği, erken evre pankreatik kanserli kişilerin % 61'inin tanıdan sonra en az 5 yıl yaşadığını tahmin etmektedir. Bazı pankreatik kanser alt tipleri diğer türlerinden daha agresiftir. Ancak yapılan yeni araştırmalar, bu agresif kanser formlarının temel zayıflığını tanımlamış olabilir. Bu zayıflık hücrelerinin önemli bir proteine bağımlı hale gelmesidir.
New York'taki Cold Spring Harbor Laboratuvarında profesör olan Dr. Christopher Vakoc ve ekibi, bu tip pankreatik kanserin neden agresif olduğunu araştırdılar. Belirli bir mutasyonun, hastalığın ilerlemesi için sorumlu olduğunu biliyorlardı ancak bunu ilk sırada neyin tetiklediğini tam olarak bilmiyorlardı. Yaptıkları yeni çalışmada, özellikle agresif kanser hücrelerinin yüksek oranda ihtiyaç duydukları bir proteini kodlayan geni tespit ettiler.
Tümör büyümesini neyin tetiklediğini bulmak
Prof. Vakoc’un laboratuvarında çalışan araştırmacı Timothy Somerville, yakın zamanda Cell Reports’ta yayınlanan yeni makalenin başyazarı. Somerville, pankreas kanseri tanısı olan bir kişinin ortalama 2 yıl yaşayacağını açıklıyor. Bununla birlikte, pankreatik duktal adenokarsinomu olan kişilerin küçük altkümelerindekilerin bir yılın altında yaşayabileceğini belirtmekte. Somerville, "Kanserin bu versiyonu özellikle ölümcül" diyor.
Prof. Vakoc'un ekibindeki araştırmacılar, bu kanserin bu kadar agresif olmasında belirli bir proteinin sorumlu olabileceğini öne sürdüler. Hangi proteinin olduğunu belirlemek amacıyla araştırmacılar, "ana düzenleyici" olarak işlev gören bir transkripsiyon faktörünü araştırmak için "pankreatik duktal adenokarsinom tümörlerinin transkriptom analizlerini" kullandılar.
Transkripsiyon faktörleri vücudumuzdaki her hücre tipinde kesin, benzersiz ve RNA molekül dizisini ifade etmek için genomumuzdaki bilgileri çözen anahtarlardır. Bunlar, spesifik genlerin promotörünün veya güçlendirici bölgelerinin DNA'sına bağlanan alanları içerir.
Pankreatik kanserler söz konusu olduğunda, araştırmalar "ana regülatör transkripsiyon faktörünün" pankreatik duktal adenokarsinomun skuamöz kalitesini vereceğine inanıyordu. Somerville, "Analiz, özellikle pankreas kanserinin bu tür agresif türlerinde belirtilen, adı Tümör Protein (TP63) olan bir geni ve onun ürettiği spesifik olarak ifade edilen bir proteini ortaya çıkardı" diyor. Araştırmacıların açıkladığı gibi, P63 proteini genellikle pankreasa dâhil değildir. Bunun yerine ana rolü, skuamöz hücreler olarak adlandırılan özel cilt hücrelerini oluşturmaya yardımcı olmaktır. Pankreatik duktal adenokarsinomda yeni çalışma, bu proteinin pankreas hücrelerinin yapmamaları gereken bir şeye dönüştüğünü ortaya çıkardı.
P63'ün yeni bir tedavi olarak bastırılması
Araştırmacılar; bulgularını çoğaltmak için bu proteinin davranışını normal pankreatik doku veya pankreatik duktal adenokarsinom tümörlerden elde edilen insan organoid kültürleri kullanarak daha fazla incelediler.
Bu analizler; tümör içindeki TP63 varlığının kanser hücrelerinin büyümesini, çoğalmasını ve vücudun diğer kısımlarına göç etmesini sağladığını ortaya çıkarmıştır. Somerville, "Bu cesaret verici bulgulardan biri şudur: Kanser hücreleri sürekli olarak büyümeleri için P63'e ihtiyaç duyuyorlar. Bizlerde, hastalar için uygun bir tedavi seçeneği olarak uygun olmayan P63 aktivitesini bastırmak için bazı yaklaşımları araştırıyoruz" diye açıklıyor.
Aynı zamanda araştırmacılar, P63 geninin belirli bireylerde neden aktif hale geldiğini anlamanın değerli önleyici tedbirlere yol açacağını ekliyor. Araştırma ekibinin bundan sonraki hedefi; en hassas durumdaki kanser hastalarının dahi hayatta kalması için daha çok araştırma yapmak…
Kaynaklar:
www.medicalnewstoday.com
Brower, V., EMBO Rep. 2001; 2(7): 558–560.
Tainsky, M.A., Biochim Biophys Acta. 2009; 1796(2): 176–193.
Markiv, A., Rambaruth, ND., Dwek, M.V. Curr Opin Pharmacol. 2012;12(4):408-413.