Biyomedikal
Kalp ritim bozukluğu tedavisinde farklı bir bakış açısı geliştirildi
Kalp ritim bozukluğu (aritmi) olan hastalarda çabuk yorulma, aşırı terleme, bunalma, bayılma ve kalp yetmezliği gibi sorunlar gözükmektedir. Hastalara tedavi için ilaç verilse de bu ilaçlar bazen yetersiz kalmaktadır.
Aritmi Nedir?
Bazen kalp hastalığı olanlarda bazen de sağlıklı kişilerde ortaya çıkan aritmilerde kalp, farklı şekilde çalışıyor. Hızlı, yavaş ya da duraklayarak sürdürdüğü atışları çarpıntıdan bayılmaya bir dizi belirtiyle kendini belli ediyor. Kalbin farklı çalışma şekline göre geliştirilmiş farklı tedavi yöntemleri bulunuyor.
Aritmiler veya ritim bozuklukları kalp atımlarının düzensiz hale gelmesidir. Ritim bozukluğu sırasında kalp çok hızlı atabilir (taşikardi), çok yavaş atabilir (bradikardi) veya düzensiz atabilir. Çoğu aritmi zararsız olmakla birlikte bazıları hayatı tehdit edecek düzeyde ciddi olabilir.
Ritim bozukluğu sırasında kalp vücuda yeterli kanı gönderemediğinde kişide nefes darlığı, baygınlık, bayılma bazen de ani ölüm meydana gelebilir. Yine de ritim bozuklukları sıklıkla çok iyi tedavi edilebilen hastalıklardır.
Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kardiyoloji Uzmanı olan Doç. Dr. Abldülkadir Uslu ve çalışma arkadaşlarının yaptıkları yeni bir çalışma da ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı bir hastaya “atriyal taşikardi” teşhisi koymasıyla başladı.
Doç. Dr. Uslu, hastalarının kendilerine başvurmadan önce farklı merkezlerde ilaç tedavisi gördüğünü, kalbindeki ritim bozukluklarının tespiti ve yakılmasıyla ilgili bir işlem ve göğüs ağrıları nedeniyle koroner anjiyografi geçirdiğini söyledi. Hasta, 6 ay önce kendilerine geldiğinde problemin ritimle alakalı olduğunu düşünerek işlemleri buna göre planladıklarını aktaran Uslu, tetkiklerde, kalbin sağ üst kulakçık bölgesinden kaynaklanan bir çarpıntı saptadıklarını ve hastaya "atriyal taşikardi" teşhisi koyduklarını dile getirdi.
Ekip, ritim bozukluğuna yol açan sorunlu bölgeden tamamen kurtulmayı hedefleyen ve aritmilerde sıklıkla kullanılan "ablasyon" yöntemini uygulamaya karar verdi. Hastaya uygulanan ablasyon tedavisini diğerlerinden ayıran şey ise 3 boyutlu haritalamayla birlikte "sıcak" ve "soğuk" ablasyon yöntemlerinin bir arada kullanılması ve tüm elektrofizyoloji prosedürlerinin basamaklar halinde uygulanması oldu.
Doç. Dr. Uslu, ilk olarak elektrofizyolojik çalışmayla çarpıntının anormal mi yoksa kalbin kendisinden kaynaklanan sinüzal taşikardi mi olduğunu ayırt etmek için kalbin içine kateter yerleştirdiklerini söyledi. Çalışmalar sonucunda bunun anormal bir çarpıntı olduğu belirlendi. Daha sonraysa anormal ritmin çıktığı bölgeyi bulmak için 3 boyutlu haritalamayla karmaşık bir şekilde tam odağı tespit edildi. Doç. Dr. Uslu ve ekibi, "radyofrekans ablasyon" adlı işlemle odağı ortadan kaldırmaya çalıştı.
Yapılan ilk girişim sonuçsuz kalsa da hemen ardından kalbin kulakçık bölgesinden çıkan ve "apendiks" denen bölge dondurularak ablasyon yöntemiyle kalbi kendi dokusundan tamamen izole etmeyi planladıklarını dile getirdi.
Ekip, aynı seansta ikinci işlem olarak genel anestezi altında batın üst kısmından iğneyle "epikard" denilen kalbin dış kısmını 3 boyutlu haritaladı. Çarpıntının dış yüzeyden kaynaklandığını daha önceden bildikleri için bu bölgeyi haritaladıklarına değinen ekip, ablasyon ile sinüs ritmi denilen normal ritmi elde edemediklerini belirtti.
Bunun üzerine üçüncü aşamaya geçildi: Bu tip hastalarda yapılması gereken, kalbin bu bölgesinin cerrahiyle ortadan kaldırılmasıdır. Cerrahi ve aritmiyle ortak çalışmamızla bu bölgenin kesip çıkarılması ile hastada normal ritmi elde edildi.