Zooloji
Bogong Güvelerinin Yön Bulma Mekanizması
Bogong güveleri (Agrotis infusa) için bu zorlu yolculuk, yaşam döngülerinin rutin bir parçası ve yılda iki kez gerçekleşiyor. Bu tehlike altındaki, soluk bej renkli gece böcekleri, Avustralya’nın güneydoğusundaki iç kesimlerden Avustralya Alpleri yakınlarındaki mağaralara göç ederler; yaz sıcağından kaçmak için bu serin mağaralarda kümelenirler. İlkbaharda yeni doğmuş ve olgunlaşmış güveler, doğdukları üreme alanlarından uzak, tanımadıkları bu mağaralara uçarlar; sonbaharda ise aylarca mağara duvarlarına yapışık şekilde geçirdikleri kış uykusundan sonra geri dönerler.
Beyinleri pirinç tanesinden küçük olmasına ve minicik gözlere sahip olmalarına rağmen, hedefledikleri coğrafi noktaya topluca ulaşmayı başarırlar. 18 Haziran’da Nature dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, Bogong güvelerinin yol bulmak için gece gökyüzündeki yıldızları kullandığını ortaya koydu. Birçok göçmen tür gibi Dünya’nın manyetik alanını da takip eden güveler, yıldızlardan gelen “yıldız pusulası” yardımıyla yönlerini belirliyor.
Kuşlar ve insanlar yıldızlara bakarak yol bulmalarıyla bilinir. 2024’te yapılan bir çalışma bile, bok böceklerinin kısa mesafelerde düz gitmek için Samanyolu’nu kullandığını öne sürdü. Ancak bu yeni çalışma, gökyüzünü uzun mesafe göçlerinde kullandığı gösterilen ilk omurgasız canlı olması açısından büyük önem taşıyor. Kuzey Karolina Üniversitesi’nden biyolog Kenneth Lohmann, “Bu böceğin küçücük beyniyle böyle şaşırtıcı navigasyon yetenekleri göstermesi dikkat çekici,” diyor.
Bir insan için bu yolculuk, “haritalar ve cihazlar olmadan dünyayı iki kez dolaşmaya eşdeğer” diyor Lund Üniversitesi’nden nörobiyolog Eric Warrant, araştırmanın eş yazarı. Güvelerin bu kadar hassas yolculuk yapabilmesi, onu hayran bırakıyor.
Araştırma ekibi, güvelerin gökyüzüne ne kadar bağımlı olduğunu anlamak için birçok deney gerçekleştirdi. Önce güvelerin göğüs kısmındaki pulları tıraşlayıp tungsten teller takarak onları küçük bir uçuş simülatörüne bağladılar ve uçuş yönlerini ölçtüler. İlk deneylerde, açık havada gece gökyüzü ve manyetik alan erişimi sağlanınca güveler doğru yöne, yani sonbaharda kuzey-kuzeybatıya uçtular. Daha sonra laboratuvarda manyetik alanı engelleyip karanlık bir ortamda uçuşlarını gözlemlediler; güveler yönsüzce rastgele uçtular.
Ancak mini bir güve-planetaryumu gibi tasarladıkları karanlık çadırda gerçekçi bir gece gökyüzü görüntüsü yansıtıldığında, manyetik ipuçları olmasa bile güveler doğru yöne uçtular ve hatta gökyüzü görüntüsü döndürüldüğünde uçuş yönlerini değiştirdiler. Karışık, rastgele yıldız görüntüleri gösterildiğinde ise yönlerini şaşırdılar.
Son olarak, araştırmacılar güvelerin beyinlerine ince elektrotlar yerleştirerek sinir aktivitelerini kaydetti. Doğru yönlendirilmiş gökyüzü görüntüsü altında, görme, navigasyon ve yönlendirme ile ilgili beyin bölgelerinde elektriksel aktivite zirve yaptı. Samanyolu’nu taklit eden yapay bir ışık şekli de benzer beyin tepkisi uyandırdı.
Lohmann, “Deneyler iyi kontrol edilmiş ve sonuçlar çok net,” diyor; “Yıldızlar Bogong güvelerinin göçünde yeterli bir navigasyon sinyali.” Göçmen hayvanlar genellikle birden fazla duyusal ipucuna güvenir. Lohmann’ın araştırdığı deniz kaplumbağaları gibi, güveler de manyetik alan ile yıldız pusulasını kullanıyor. Bu iki yön bulma mekanizmasının olması doğada akıllıca bir strateji: Gökyüzü kapalıysa ya da manyetik alan bozulursa diğer sistem devreye giriyor.
Ancak hâlâ nasıl birlikte çalıştıkları, hangisinin öncelikli olduğu ya da böylesine basit bir canlının karmaşık görsel bilgiyi nasıl çözdüğü bilinmiyor. Araştırmacılar bu sorulara cevap aramaya devam ediyor. Umuyoruz ki, nüfusu 2021’de %99,5 azalarak tehlike altına giren bu tür, göksel sırlarını çözmemize yetecek kadar uzun süre hayatta kalır.