Bilim
Süper Ağır Oksijen, Fizik Yasalarındaki Soruna İşaret Ediyor
Japonya'daki Tokyo Teknoloji Enstitüsü'nden Yosuke Kondo ve meslektaşları, oksijen-28 – sekiz proton ve yirmi nötrona sahip bir oksijen izotopu – oluşturmak için enerjik bir flor atomu demetini sıvı hidrojene çarptırdılar.
Her bir flor atomu yirmi nötron ve dokuz protona sahipti. Sıvı hidrojenle çarpıştıklarında, her biri bir proton kaybetti ve atomları oksijen-28'e dönüştü. Araştırmacılar bu atomların istikrarlı olmasını bekliyorlardı. Ancak bunun yerine, bu atomların sadece bir zeptosaniye kadar kısa bir süre var olduğunu ve ardından daha hafif oksijen-24 ve dört nötrona ayrıldığını buldular.
Kanada'daki Saint Mary Üniversitesi'nden Rituparna Kanungo, bu sonucun son derece şaşırtıcı olduğunu belirtiyor ve bu durumun doğanın en güçlü etkileşimi olan nükleer güç kuvveti hakkında büyük bir temel soru işareti açtığını söylüyor. Bu güç, kuarkları bir araya getirerek protonlar ve nötronlar oluşturur, ancak tüm bu parçacıklar büyük sayılarda ortaya çıktığında tam olarak nasıl çalıştığını anlayışımız eksik.
Kondo ve ekibi, oksijen-28'in "çift sihirli" olarak düşünüldüğü için çok daha uzun süre var olmasını bekliyorlardı.
Her atomun çekirdeğinin içinde, protonlar ve nötronlar belirli sayıda parçacığı içerebilen kabuklara gruplandırılır. Tüm dolu kabuklar tamamen dolu olduğunda, içlerindeki parçacık sayısına "sihirli" denir ve bunları oluşturan çekirdek son derece istikrarlı hale gelir.
Eğer hem protonlar hem de nötronlar bir atomun kabuklarını tamamen dolduruyorsa, bu "çift sihirli" olarak adlandırılır. Dünya'da yaşamı sürdüren oksijen bu özelliğe sahiptir, bu da onun bu kadar bol olmasına olanak tanır.
Kalsiyum-40 ve nikel-48 gibi izotopların çeşitli çalışmaları aracılığıyla, nötronlar için 20 sayısının da dahil olduğu yedi sayının geniş bir şekilde "sihirli" olarak kabul edildiğini biliyoruz. Yeni deney, bu fikri sorguluyor.
Kanungo, teorik modellerin yeniden yapılandırılması gerekeceğini ve oksijen-28 içindeki parçacıkların tam ve istikrarlı kabuklarda olmadığında aslında ne yaptığını anlamak için daha fazla deney yapılması gerektiğini belirtiyor. Bu, nükleer fizikte önemli bir soru işaretini gündeme getiriyor ve gelecekte daha fazla araştırma ve deney gerektirebilir.
Kaynak: newscinence